26 Mart 2017 Pazar

DEĞER / SEVGİ / MUTLULUK



Cem Yılmaz’ın Fundamentals gösterisini birçoğunuz izlemişsinizdir. Gösteride garsonlardan bahseder ve sipariş vermenin abzürdlüğünü anlatır. Garsonun ‘Bana bırak abi’ demesi üzerine Cem Yılmaz’ın şöyle bir yorumu var ‘Ben sana bırakayım, o ona bıraksın, sonuçta karnımız doysun (!)’

Şimdi bu girişi aklınızda tutun. Bizim toplumumuzda değer hep birine bağlıdır. Doğarız anne ve babamızın bizim kişiliğimizden ne kadar mutlu olup olmadığına bağlıdır. İlkokula kadar komşuların bizi ne kadar takdir edip etmediğine bağlıdır, kız çocuklarının ne kadar ‘prenses’ erkek çocuklarının kaç tane diğer erkek çocuğu dövdüğüne bağlıdır. İlkokul ve lise sonuna kadar matematikte ne kadar iyi olduğumuza ve kaç dönem 'Takdir Belgesi’ aldığımıza bağlıdır. Üniversitede ise sayısal bir bölüm kazanıp kazanamadığımıza bağlıdır. Daha da büyüyünce bulduğumuz erkeğin banka hesabına veya bulduğumuz kadının ne kadar erkeğinin hizmetçisi olduğuna bağlıdır. 

Bizim bu dünyaya gelme amacımız bile anne-babamızın kişisel inisiyatifine kalmıştır. Ya evlilik kurtarmak isterler, ya eski sevgilisini unutmak istediği için karşısına ilk çıkan kişiyle evlenmiş ve içindeki boşluğu çocukla dolduruyordur, ona öğretildiği için üremenin bir zorunluluk olduğunu düşünüyordur vesaire vesaire. Bu tip koşullanmalarla zaten biz ‘Değersiz’ bireyler olarak gayet güzel bir şekilde kodlanırız. Sonra bunlara karşılık veremediğimiz her durumda reddediliriz ve mutsuz bireyler olarak hayatımızı devam ettiririz. İlk başta kendimizi sevmediğimiz için de en temel ihtiyacımız olan ‘Sevgi’yi hiçbir zaman bulamayız.  

Ben de bu bireylerden biriydim, hayatımı dış koşulların memnuniyetine göre yaşamaya çalışıp, sonuçta hayatı ve kendimi değersiz bulan tipik insan grubundandım. Naçizane yaşamışlığım ve okuduklarımdan yola çıkarak değiştirdiğim hayatımdan bir parça paylaşmak istedim sizlerle. En küçük olumsuzlukta kendimi yok etmek isterdim. ‘Hayat zaten çok anlamsız’ ‘Ben niye buraya geldim ki’ 'Beni neden kimse sevmiyor’ ‘E o zaman neden yaşıyorum ki’ sorularıyla bütün günlerimi mutsuz geçiriyordum. Bir gün Dolares Cannon’ın kitabını okuyordum ve orada intiharın neden çok günah olduğundan bahsediyordu. Cümle tam böyle olmasa da özet olarak şundan bahsediyordu. Üst alemlerde dünyaya gelmek isteyen ve dünya deneyimini bitirip bir sonraki aşamaya geçmek için bekleyen bir sürü ruh var. Onlar beden bulmak için bekliyorlar, biz de sahip olduğumuz bedeni öldürüyoruz. Bir nevi onların da hakkına girmiş oluyoruz. ‘Peki dünya neden bu kadar değerli?’ Sorusunu sormadan edemedim. Dünya ruhumuzun gelişmesi ve olgunlaşması sürecinde bir aşama. İlkokuldan sonra nasıl ortaokul geliyorsa dünya da bu anlamda önemli. Birini tamamlamadan ötekine geçemediğin için dünyaya gelmek durumundasın. ‘Peki ben bu dünyaya neden geldim?’ İşte zaten bütün mesele bu :) Neden, neden, neden diye sormaya devam edersen zaten cevaplar senin için gelecektir.

Çok spiritüel konularla dağıtmayayım konuyu. Son zamanlarda bu soruları çok soran arkadaşlarıma denk geliyorum. Koşullanmış hayatlarının içerisinde mutsuz oluyorlar. Güzelliklerinin değerini bir erkeğe veya kadına bağlıyorlar. Varlıklarının değerini anne-baba kabulüne bırakıyorlar. Kendi değerlerini bankadaki para miktarına göre ölçüyorlar, para saçarak sevgi satın alabileceklerini sanıyorlar. İdeal eşlerini banka hesaplarıyla veya ne kadar mankene benzediğiyle, ne kadar yemek yapabildiğiyle ve çamaşır yıkadığıyla ölçüyorlar. Hayır sevgili arkadaşlarım, biri sevmekten yoksun siz maymuna benzemiyorsunuz, para bu dünyada bir araçtır, olmazsa olmaz ama kişisel değerinizi de belirlemez, sevgi ve aşkın ölçütü banka hesabı, belediye imzası değildir..  

Şimdi başa dönelim ‘Ben değerimi sana bırakayım, o ona bıraksın, o da ona bıraksın, sonuçta değerli olayım’ Biraz üzerine düşünün lütfen, çok saçma değil mi? :) Olanı olduğu gibi kabul edin, sizi mutlu etmiyorsa da içinde bulunmayın ama değerinizi ve mutluluğunuzu hiç bir koşula bağlamayın. İnşallah, maşallahları bırakın ve kendi içinize odaklanın. Emin olun çok zengin ve çok güzelsiniz! (K) 

Evet şimdi toparlayalım, biraz dağınık anlattım affedin, neticede yazının kendisinden çok mesajı önemli.  Sabah uyur uyanıkken böyle bir anda kendimi büyük Obelisk’in etrafında bir çok ruhla beraber dünyanın sevgi, mutluluk, aşk ve aile değerlerini yükseltmek için yaptıkları meditasyonun içinde buldum. Hepinizle sevgiyle bu titreşimleri paylaşıyorum :)  İyi ki doğdunuz, iyi ki varsınız!